Sabah 6 da yola çıktık.
Müjdeli haberlerle dönmek dileğiyle Ankara’ya vardık. Bu çalışmada herkesten fazla emeği olan Sayın Murat Kıvanç Öztürk sağ olsun bizi karşıladı ve hep birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önüne gittik….
Eylem saati geldiğinde katılımcı sayısı üzücüydü. Ekpss’ye katılan 120 bin kişiden 40-50 kişi oradaydı. Düşünün ki yüzde biri bile değil. Eylem başladı sloganlar, basın açıklamaları derken trajedinin başladığı an geldi. Kimin temsilcisi olduğuna karar veremediğim büyüğümüzün telefonu çaldı. Kendilerine on gün içerisinde Sayın Bakan Faruk Çelik ile randevu verileceği söylendi. “Ne yani randevu alınmamış mıydı?” sorusunu duymasam da herkesin yüzünden okudum.
İstanbul’dan, Gaziantep’ten, Diyarbakır’dan, Kayseri’den, Giresun’dan, Mersin’den, Trabzon’dan, Zonguldak’tan değerli arkadaşlarımız eşlerini, çocuklarını, işlerini bırakıp randevu alınması için mi geldi? Tam bir fiyasko. Yahu adama demezler mi “Bugün geliyorsun ve 10 gün içinde randevu sözü alıyorsun da aylar öncesinden bugüne randevu alamıyor musun?” Alamıyorlar. Sonrası da var. Sayın temsilci kimseye veda bile etmeden oradan ayrılıyor.
Basın gitti mertlik bozuldu.
Daha sonra Sayın Murat Kıvanç Öztürk eşliğinde Ak Parti binası gittik ve Engelli Koordinasyon Merkezi ile görüşmeler oldu. Tabi ki aradığımız cevabı orada da bulamadık.
Nasrettin Hoca’nın fıkrası hesabı geriye 20 kişi kaldık. Tam 120 bin kişiden. Cadde ortasında neler yapabileceğimiz konuştuk. Eylem için bugün Ankara’da kalmayı kararlaştırdık. Fakat kalacak yer bulamadık. Evimize dönmek için tekrar yollara düştük. Dağıldık.
Tabi ki şimdilik. Gereken neyse, üstümüze düşen vazifeyi yapacağız.
Hakkımız olanı almak, engellilerin olanı almak için yine yollara düşeceğiz. Şunu da ekliyorum ve sizlere soruyorum. 120 bin kişinin hakkını 20 kişinin savunması hak mıdır?
EKPSS REHBER